Cinsel İstismar Avukatı Kayseri
Kayseri Barosu Avukatlarından Avukat Oktay AYDOĞDU, Cinsel İstismar Ceza davaların da tecrübesi ve hukuk bürosu ile yardımcı olmaktadır.
Cinsel İstismar Avukatı aramalarınızda bilgi alabileceğiniz birçok Kayseri Avukatı vardır. Ayrıca Hukuk bürolarına da başvuruda bulunabilirsiniz. Cinsel istismarı anlamak için önce cinsel suçun neler olduğuna bakmamız gerekir.
Cinsel istismar nedir?
Kişinin kendisi istemediği halde karşı tarafın cinsel arzu ve isteklerine maruz kalması, alet edilmesi veya mecbur bırakılması durumudur. Cinsel Suçlar; Karşı tarafın rızası olmadan zor kullanmak yoluyla kişiyi cinsel ilişkiye zorlamak, taciz etmek veya tecavüz etmek eylemlerinin gerçekleşmesi cinsel suçun tanımı içerisindedir. Toplum içerisinde her yaş ve konumdaki kişilerin karşılaştıkları cinsel istismar olaylarını sıklıkla duymaktayız. Bu bazen bir yetişkinin bir çocuğu cinsel istismarı bazen amirin memurunu, işverenin işçisini, kocanın karısın, öğretmenin öğrencisini, bakıcının çocuğu istismarı gibi birçok örnek verebiliriz. İstismarı yapan kişinin kim veya kimler olduğunun yanında mağdur edilen tarafın kimler olduğu ve istismarın yapılış şekline göre kendi alt başlıkları ve ceza karşılıklı bulunmaktadır. Cinsel İstismar Avukatları işte bu alanlarda faaliyet gösterir.
Ceza Kanununa göre Cinsel Suçlar dört ana başlık altına toplanmıştır. Bunlar;
1-Cinsel taciz
2-Cinsel saldırı
3-Çocuk cinsel istismarı
4-Reşit olmayan ile cinsel ilişki
Cinsel Taciz Nedir? Cezası ne kadardır?
Cinsel İstismar Avukatı
Cinsel taciz; Hedef seçilen kişi veya kişileri yazılı, sözlü, cinsel içerikli fotoğraflar aracılığı ile veya elle cinsel amaçlı olarak taciz edilmesi eylemidir. Bu gibi durumlarda mağdurun şikâyeti ile dava açılarak tacizde bulunan hakkında kişi hakkında üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına veya adli para cezasına ile cezalandırılması sağlanabilir. Konuya muhatap kişinin çocuk olması durumunda bu ceza altı aydan üç yıla kadar hükmolunur. Cinsel Suçlar Avukatı bu durumda müvekkillerinin haklarını savunur.
Bulundukları durum ve konumlarını kullanmak suretiyle cinsel taciz eyleminde bulunan kişilerin cezaları kanunda belirlenen miktarın yarısı oranın da arttırılır. Örnek olarak; İşverenin işçiyi tacizi, Amirin memurunu veya bakıcının çocuğu tacizi gibi.
Cinsel Saldırı nedir? Cezası ne kadardır?
Cinsel Saldırı Kişinin izni olmadan cinsel arzu ve istek ile bir kişinin vücut dokunulmazlığının ihlal edilerek cinsel ilişkiye zorlanması eylemini olarak tanımlanabilir. Cinsel saldırı suçunun işlenmesi durumunda saldırının yapılış şekli ve niteliğine göre ceza durumları belirlenir. Mağdur kişinin şikâyeti üzerine cinsel saldırıyı yapan kişinin beş yıldan on yıla kadar cezalandırılmasına hükmolunur. Cinsel saldırı veya tecavüzün normal olmayan yollarla yapılması durumunda(Vücuda veya cinsel organa yabancı cisim sokularak)verilecek ceza on iki yıldan az olmamak üzere cezalandırılır.
Zorlama, tehdit veya kandırma olmasa dahi Cebir, tehdit ve hile olmaksızın, on beş yaşını bitirmiş çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, şikâyet üzerine, “iki yıldan beş” yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Cinsel istismar bir cinsel saldırı suçu olarak görmek ona göre değerlendirmek gerekir. Bu konularda mağdur olan kişiler toplumsal baskılar veya yaşadıkları utanç veya korku nedeni ile bazen bu mağduriyetlerinin gün yüzüne çıkmasını istememektedir. Bu ise kötü niyetli kişilerin cesaretlerini arttırmaktadır. Kanun koyucu cinsel istismar veya cinsel suçlarla ilgili gerekli düzenlemeleri yapmış olup mağdur kişilere düşen ise alanında uzman Kayseri Cinsel istismar avukatı aracılığı ile faillerin cezalandırmasını sağlamak olmalıdır. Cinsel istismara uğramış, maruz kalmış birinin yaşadığı bedeni hasarın yanında yaşadıkları psikolojik hasarın telafisi bazen bir ömür sürebilmektedir. Yaşanan bu mağduriyetlerin yapanların yanına kalmaması istismara uğrayan kişilerin alanında uzman Kayseri Cinsel istismar avukatı aracılığı ile haklarını aramaları ile sağlanmaktadır. Günümüzde de cinsel istismar mağdurları hiç de azımsanmayacak sayılardadır. Çocuk cinsel istismarı başta olmak üzere bütün cinsel suç ve istismarlara karşı kayıtsız kalınmamalı. Böyle bir mağduriyet karşısında hak arama yollarınız konusunda hukuki alanda yardım almak için öncelikle alanında uzman Kayseri Cinsel İstismar Avukatı yardımı alıp şikâyette bulunarak süreci başlatabilirsiniz.
Cinsel Taciz suçu (TCK m.105)
Cinsel taciz suçu TCK^nın 105.maddesinde düzenlenmiştir.
Buna göre;
(1) Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi hakkında, mağdurun şikayeti üzerine, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına veya adlî para cezasına fiilin çocuğa karşı işlenmesi hâlinde altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.(1)
(2)Suçun;
- a) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin ya da aile içi ilişkinin sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
- b) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,
- c) Aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
- d) Posta veya elektronik haberleşme araçlarının sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
- e) Teşhir suretiyle,
işlenmesi hâlinde yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu fiil nedeniyle mağdur; işi bırakmak, okuldan veya ailesinden ayrılmak zorunda kalmış ise verilecek ceza bir yıldan az olamaz.
EMSAL KARARLAR
1-Cinsel İstismardan Sanık Aleyhine Bozma 6 Yıl Sonra Kaldırıldı
Sanığın Nitelikli Cinsel İstismar ve Hürriyetten Yoksun Kılmadan Kesinleşen Cezaları Yıllar Sonra Kaldırıldı.
Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi 12.03.2009 tarihinde 2008/480 E. ve 2009/56 K. Sayılı kararı ile Sanık …’in çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan BERAATİNE, değişen suç vasfına göre çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçundan ise kamu davasının DÜŞMESİNE karar verdi.
Sanığın beraatine ve düşme kararına dair hükümler katılan mağdure vekili tarafından temyiz edildi.
Dosyayı inceleyen Yargıtay 14. Ceza Dairesi 15.04.2013 tarih, 2011/10094 E. ve 2013/4482 K. sayılı kararı ile; “sanığın ATILI SUÇLARDAN MAHKÛMİYETİ YERİNE yazılı gerekçelerle beraat ve düşme kararları verilmesinin hatalı olduğu” gerekçesiyle hükümleri SANIK ALEYHİNE BOZDU.
Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi de Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nin sanık aleyhine bozma kararına uyarak 05.11.2013 tarih ve 226-351 sayılı kararı ile bu kez Sanık ….”in çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından mahkumiyetine karar verdi.
Mahkumiyet hükümleri sanık müdafii tarafından temyiz edildiyse de Yargıtay 14. Ceza Dairesi 21.03.2016 tarih ve 243-2730 sayı ile mahkumiyet hükümlerinin ONANMASINA karar verdi. Böylece sanığın çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından aldığı hapis cezaları KESİNLEŞMİŞ oldu.
Yargıtay C.Başsavcılığı 02.11.2018 tarihinde yani onama kararından YAKLAŞIK 3 YIL SONRA özetle: Kayden 23/08/1994 doğumlu olup suç tarihinde onbeş yaşı içinde bulunan mağdure…’ın velayet hakkına sahip annesi, kovuşturma evresinde davaya katılmak istemediğini ve sanıktan şikâyetçi olmadığını beyan etmesi karşısında yaş küçüklüğü nedeniyle baro tarafından görevlendirilen vekilin davaya katılma ve hükmü temyize hakkı bulunmadığı gibi mahkeme tarafından verilen katılma kararı da hükümsüz hale geldiğinden Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 12/03/2009 tarih ve 2008/480 esas 2009/56 Sayılı kararına karşı temyiz başvurusunun reddine karar verilmesi gerektiği” düşüncesiyle sanığın kesinleşmiş mahkumiyetlerinin kaldırılması için CMK.’nın 308. maddesi uyarınca itiraz kanun yoluna başvurdu.
Yargıtay 14. Dairesince 18.12.2018 tarih ve 9341-7608 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gönderildi.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 12.03.2019 tarih, 2019/14-46 E. ve 2019/184 K. sayılı kararı ile;
Özetle; “Mağdurenin kanuni temsilcisi ile mağdureye CMK’nın 234.maddesinin ikinci fıkrası uyarınca görevlendirilen vekilin iradelerinin çelişmesi hâlinde, kanuni temsilcinin iradesine üstünlük tanınması gerektiğinden, somut olayda onbeş yaşından küçük mağdurenin kanuni temsilcisi olan annesinin sanıktan şikâyetçi olmadığını beyan edip davaya katılmaması karşısında, mağdureye CMK’nın 234. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca barodan görevlendirilen vekilin mağdure adına davaya katılma ve hükümleri temyiz etme hakkı bulunmamaktadır. Bu bağlamda katılan mağdure vekilinin Yerel Mahkemece kurulan 12.03.2009 tarih ve 480-56 Sayılı hükümleri temyiz hakkı bulunmadığından Özel Dairece temyiz isteminin reddine karar verilmesi yerine hükümlerin bozulmasına karar verilmesi isabetsizdir.Katılan mağdure vekilinin hükümleri temyiz etme hakkı bulunmamasına karşın, Özel Dairece verilen bozma kararı sonrasında yapılan yargılama sonucu Yerel Mahkemece kurulan mahkûmiyet hükümleri ile bu hükümlere ilişkin temyiz başvurusu sonucu Özel Dairece verilen onama kararının hukuki değerden yoksun olduğunun kabulü zorunludur.” şeklindeki gerekçesi ile;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 15.04.2013 tarih ve 10094-4482 Sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3-Onbeş yaşından küçük olan mağdurenin kanuni temsilcisinin sanıktan şikâyetçi olmayıp kamu davasına katılmak istememesi karşısında mağdureye CMK’nın 234. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca atanan zorunlu vekilinin davaya katılma ve hükümleri temyize hak ve yetkisi bulunmadığından temyiz isteminin karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK’nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,
4-Hukuki değerden yoksun bulunan Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 05.11.2013 tarih ve 226-351 Sayılı mahkûmiyet hükümleri ile 14. Ceza Dairesinin 21.03.2016 tarih ve 243-2730 Sayılı onama kararlarının ORTADAN KALDIRILMASINA,
5- Yerel Mahkemece 12.03.2009 tarihinde kurulan hükümlere ilişkin mağdure vekilinin temyiz isteminin reddine karar verildiğinden, Özel Dairece verilen bozma kararı sonrası Yerel Mahkemece kurulan mahkûmiyet hükümleri ile bu hükümlerin onanmasına dair Özel Daire kararı hukuki değerden yoksun olduğundan, sanık hakkındaki cezaların infazına başlanmış ise İNFAZIN DURDURULMASINA ve sanığın TAHLİYESİNE, başka bir suçtan tutuklu veya hükümlü değilse DERHAL SERBEST BIRAKILMASI için YAZI YAZILMASINA oybirliğiyle karar verdi.
Eğer bir yakınınız hak etmediği halde veya hak ettiğinden fazla ceza aldıysa cezası YILLAR ÖNCE onanarak kesinleşmiş olsa dahi mümkünse olağanüstü kanun yollarına hakim bir ceza avukatından da destek alarak Yargıtay C. Başsavcılığı’na CMK.’nın 308. Maddesi uyarınca itirazda bulunması için başvuruda bulunabilirsiniz.
2- Sanığın Kusuru Yoksa TCK. 103/6 uygulanamaz.
Batman Ağır Ceza Mahkemesi 07.06.2011 tarihinde Sanık …. hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan 275-220 Sayılı kararı ile 5237 Sayılı TCK.’nın 103/1, 103/6, 31/3, 62 ve 63. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verdi.
Hükmün temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 14. Ceza Dairesi 27.05.2014 tarihinde 7956-7045 sayı ile;
Cebir, tehdit veya hile gibi iradeyi etkileyen herhangi bir hal olmaksızın nitelikli cinsel istismarda bulunan sanığın, bu eyleminden dolayı kastettiğinden daha farklı ve ağır olan ruh sağlığı bozulması neticesinin meydana geldiği, TCK.’nun 23. maddesi uyarınca kişinin gerçekleşen fakat kastetmediği bu neticeden sorumlu tutulabilmesi için en azından taksirle hareket etmiş olması gerektiği, somut olayda, sanığın dosyaya yansıyan sosyal ve kültürel durumu, eğitim düzeyi, mesleki tecrübesi, kişisel özellikleri, tarafların yaşları ve cinsel istismar eyleminin nitelikli halinin zora dayalı olmayan şekilde gerçekleşme biçimi nazara alındığında, ağır netice olarak ortaya çıkan mağdurenin ruh sağlığındaki bozulmanın sanık tarafından öngörülemeyeceği ve taksirle dahi hareket etmesi söz konusu olmadığından, sanık hakkında TCK’nun 103/6. maddesinin uygulanmaması gerektiği gözetilmeyerek fazla ceza tayini” isabetsizliğinden bozulmasına karar verdi.
Yargıtay C.Başsavcılığı 20.08.2014 tarihinde 293321 sayı ile; özetle Yüksek Daire’nin TCK.’nun 23. maddesi hükmünü nazara alarak TCK’nun 103/6. maddesinin sanık hakkında tatbik edilemeyeceği konusundaki yorumunun kanun koyucunun amacı ve kanun metninin aradığı koşullar ile örtüşmeyen bir yorum olduğu değerlendirilmektedir” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurdu.
Yargıtay 14. Dairesince 29.01.2015 gün ve 7974-779 sayı ile itiraz nedenleri yerinde görülmeyince dosya, Ceza Genel Kuruluna gönderilmiş, Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 27.03.2018 tarihinde 2015/14-255 E. 2018/120 K. sayılı ilamı ile özetle;
“…küçük bir yerleşim yerinde yaşayan ve henüz 17 yaşının içinde olup mağdureden sadece 2 yıl 3 ay büyük olan sanığın içinde bulunduğu sosyal ortam, eğitim düzeyi ve kişisel özellikleri gözetildiğinde, mağdure ile cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı hal olmaksızın girdiği cinsel ilişki sonucunda mağdurenin ruh sağlığının bozulacağını öngöremeyeceği ve TCK.’nun 23. maddesi gereğince ortaya çıkan bu ağır neticede taksir derecesinde dahi kusurunun bulunmaması sebebiyle cezasının TCK’nun 103/6. maddesi kapsamında artırılamayacağı, ancak ruh sağlığının bozulması şeklinde ortaya çıkan zararın TCK’nun 61. maddesi uyarınca sonuç ceza bakımından sanığın kazanılmış hakkı gözetilmek suretiyle cezanın bireyselleştirilmesinde dikkate alınması gerektiği kabul edilmelidir. ” şeklindeki gerekçesi ile
- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının; Cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı hal olmaksızın 15 yaşından küçük mağdure ile ilişkiye giren sanığın, zora dayalı olmayan bu eyleminden dolayı ortaya çıkan mağdurenin ruh sağlığındaki bozulmadan sorumlu tutulup tutulamayacağına dair uyuşmazlık bakımından REDDİNE,
- Ruh sağlığındaki bozulmadan sorumlu tutulamayacağı sonucuna ulaşılması halinde Özel Daire uygulamalarına göre ruh sağlığının bozulması şeklinde ortaya çıkan zararın TCK.’nun 61. maddesi uyarınca sonuç ceza bakımından sanığın kazanılmış hakkı gözetilmek suretiyle cezanın bireyselleştirilmesinde dikkate alınmasının gerekip gerekmediğine dair uyuşmazlık konusu bakımından DEĞİŞİK GEREKÇEYLE KABULÜNE,
- Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 27.05.2015 gün ve 7956-7045 Sayılı bozma kararına “Ruh sağlığının bozulması şeklinde ortaya çıkan zararın TCK.’nun 61. maddesi uyarınca sonuç ceza bakımından sanığın kazanılmış hakkı gözetilmek suretiyle cezanın bireyselleştirilmesinde dikkate alınması gerektiğinin gözetilmemesi” ibaresinin EKLENMESİNE karar verdi.
Yani Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na göre; olayın özelliklerine göre; sanığın mağdure ile cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir hal olmaksızın cinsel ilişkiye girdiği ve sonucunda mağdurenin ruh sağlığının bozulacağını öngöremediği kabul edilirse TCK.’nun 23. maddesi gereğince ortaya çıkan bu ağır neticede sanığın taksir derecesinde dahi kusurunun bulunmaması sebebiyle cezasının TCK’nun 103/6. maddesi kapsamında artırılamayacağı, ancak ruh sağlığının bozulması şeklinde ortaya çıkan zararın TCK.’nun 61. maddesi uyarınca sonuç ceza bakımından cezanın bireyselleştirilmesinde (alt sınırdan uzaklaşılması şeklinde) dikkate alınması gerektiği kabul edilmiştir.
3-) Cinsel İstismardan Onanan 18 Yıl 9 Aylık Hapis Cezası Kaldırıldı.
Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesi 30.04.2015 tarihinde Sanık …’ın 12 yaşındaki üvey kızı ….’ya karşı zincirleme şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunu işlediğinden bahisle 18 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verdi. (Mağdure karakolda 2012-2014 yılları arası sanığın, annesi evde yokken defalarca kendisine istismarda bulunduğunu oldukça ayrıntılı şekilde iddia etmiştir.)
Hükmün temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 14. Ceza Dairesi 21.01.2016 tarihinde mahkumiyetin ONANMASINA karar verdi.
Yargıtay C.Başsavcılığı onama kararından 9 ay sonra 26.10.2016 tarihinde; dosya kapsamında bulunan ve olayın intikal şekli, süresi, şikayet öncesi husumetin varlığı, tanık beyanları, hastane raporları gibi sanık lehine yorumlanması gereken hususlara dikkat çekerek sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle CMK.’nın 308. maddesi uyarınca itiraz kanun yoluna başvurdu.
Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nin 29.12.2016 tarih ve 2016/8774 K. Sayılı kararı ile ve itirazı reddetmesi üzerine dosya nihai kararı vermek üzere Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gönderildi.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 18.04.2017 tarih ve 2017/237 K. Sayılı kararı ile;
-Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
-Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 21.01.2016 tarihli onama kararının KALDIRILMASINA,
-Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 30.04.2015 tarihli mahkûmiyet hükmünün, sanık …’ın çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
Karar verdi.
18 yıl 9 aylık hapis cezası kesinleşip uzun süredir cezaevinde bulunan, 26 yaşındaki sanık bu karar üzerine salıverildi. Yargıtay C. Başsavcılığı itiraz başvurusunda bulunmasaydı sanık cezaevinden çıktığında yaklaşık 40 yaşında olacaktı.
Eğer bir yakınınız hak etmediği halde veya hak ettiğinden fazla ceza aldıysa, cezası onanarak kesinleşse ve onama kararının üzerinden yıllar geçse dahi “mümkünse daha önce bu konuda olumlu sonuçlar alabilmiş (örnek karar görmek isteyin ve inceleyin), olağanüstü kanun yollarına hakim bir ceza avukatından destek alarak” Yargıtay C. Başsavcılığı’na CMK.’nın 308. Maddesi uyarınca itirazda bulunması için başvuruda bulunun.
4-) Çocuğun Cinsel İstismarı İftirası İle Yargılanmak
Cinsel suçlara bakan ceza avukatları dışında yalnızca başına gelen bilir; çocuğun cinsel istismarı suçuyla yargılanmanız, hatta cezalandırılmanız için çoğu kez küçük bir çocuğun sözü yeterlidir. “Ahmet amca benim …a elledi.” , “Öğretmenim bacağıma, göğsüme dokundu” gibi bir söz suçsuz da olsanız hayatınızı karartabilir. Bilmeyenler “Olur mu canım öyle saçma şey” diyecekler. Çünkü adalet sistemimizden bihaberler ve umarım öğrenmek zorunda da kalmazlar.
Çocuğun cinsel istismarı suçuyla itham edildiğiniz andan itibaren iş arkadaşlarınız, komşularınız, dostunuz görünüp sendelemenizi bekleyen kim varsa “suçlu” damgasını yapıştıracaklar üzerinize… Öyle ki herkes sizi görmezden gelecek, yolunu değiştirecek. Kötü bakışları, fısıltıları duyacaksınız her yerde. Eğer esnafsanız alışveriş yapılmayacak dükkanınızdan ve eğer size yüz çevirmedilerse hala ailenizden bile uzak duracak herkes. Belki de en çok, yakınlarınızın sizden şüphe duyduğunu fark ettiğinizde üzüleceksiniz. Tutuklu değilseniz yaşayacağınız bu toplum baskısı dava sürecinde adli makamlarda yaşayacaklarınızın yanında ne yazık ki hafif kalacak.
Savcılığa ifade vermeye gittiğinizde, savcı içinden “sana niye iftira etsin ki küçük bir çocuk, kesin bir şey yapmışsındır” diyecek, “suç vasfının ağırlığı” diyecek tutuklama talebiyle sizi mahkemeye sevk edecek. Olayın şokunu atlatamadan sulh ceza hakiminin önüne, sorguya çıkacaksınız ve büyük ihtimalle de tutuklanacaksınız. Çünkü ne böyle bir ithama hazırlıklıydınız ne de sizi uyaran iyi bir ceza avukatınız vardı. Tutuklanmayıp salıverilseniz de davanız bitene kadar içiniz içinizi yiyecek (ki kaygınızda haklısınız). Hele “Tanık yok, delil yok, bir çocuğun lafıyla bir insan hayatını, onurunu, geleceğini çalamazlar ya” der de, dava sürecini hafife alır, iyi bir ceza avukatı da edinmezseniz vay halinize. Ceza yargılamasının çıkmaz sokaklarında dolaşıp dururken savunma yapıyorum sanacaksınız. Savcı mütalaasında iddianamede ne varsa aynen tekrar edip cezalandırılmanızı istediğinde şaşıracaksınız. Mahkeme de muhtemelen mütalaaya uygun şekilde ceza verecek.
“Çünkü çocuğun cinsel istismarı davalarında hep çocukların yalan söylemeyecekleri üzerinden yola çıkılır. Ama onlar sık sık yalan söylerler.”
Cinsel istismar davalarında çocukların var olmayan şeyleri ayrıntılı şekilde tasvir ettiklerine yüzlerce kez şahit olunmuştur. Çocuklar televizyonda gördükleri, anne babalarından duydukları şeyleri hayal güçleriyle birleştirdiklerinde siz bile en yakınınızdan şüphe edersiniz.
Diğer yandan bazı adli görevliler cinsel istismar mağduruna öyle bir yaklaşırlar ki biraz üstüne gitseler çocuk uydurduğunu itiraf edecekken müsaade etmezler, hatta çocuk bazen kendiliğinden itiraf etmek ister de kabul etmezler. Çünkü onlara göre çocuk kesin istismarı anlatmakta zorlanıyordur, inkar ediyorsa da utandığından, çekindiğindendir. İfadesindeki çelişkileri görmezden gelir, konuyu bildiklerinden onun yerine mantıklı şekilde toparlar, hatta çocuk sıkışıp sorularına cevap veremezse de “Sana şöyle mi yaptı Ahmet amcan, böyle mi yaptı öğretmenin” diyerek onun yerine ifadesini oluşturur sözde iyilik yaparlar.
Yazının başında “küçük bir çocuğun sözü cinsel istismardan cezalandırılmanız için yeterlidir“ demiştim, düzeltiyorum; böyle “iyiliksever” adli görevlilere ve cinsel suçlara hakim olmayan bir meslektaşa denk gelirseniz çocuğun “kafasını sallayarak” onaylaması da yeterlidir.
Çoğu cinsel istismar sanığı adam öldürenden daha çok ceza alır; çünkü istismarda haksız tahrik, meşru müdafaada sınırın aşılması gibi hafifletici veya hukuka uygunluk teşkil eden sebepler yoktur, aksine bir sürü artırım sebebi vardır. Eğer haksız yere cinsel istismar şüphelisi / sanığı haline geldiyseniz bir an önce edinebileceğiniz en iyi ceza avukatıyla çalışın.
Cinsel Suçlarda Yeni Kanun Kimleri Etkileyecek?
Kanunumuzda cinsel suçlar; TCK 102 Cinsel Saldırı, TCK 103 Çocuğun cinsel istismarı, TCK 104 Reşit olmayanla cinsel ilişki ve TCK 105 Cinsel Taciz olarak düzenlenmiştir.
Ülkemizde cinsel suçlarla ilgili sık sık kanun değişiklikleri yapıldığı (ve yakın zamanda yine yapılacağı) için mahkemece suç tarihinden sonraki değişiklikler dikkate alınarak suç tarihindeki düzenleme ile karşılaştırılmalı, eğer mahkumiyet hükmü kurulacaksa da gerekçeli kararda hangi kanunun sanık lehine olduğu tartışılıp tespit edilmeli ve sanık lehine olan kanun uygulanmalıdır. (Eğer sanık hakkındaki mahkumiyet hükmü kesinleştikten sonra lehe kanun değişikliği yapılmışsa bu defa yerel mahkemece uyarlama yargılaması yapılması gündeme gelecektir.)
Lehe kanun tespitinin hiç veya gerektiği gibi yapılmadığı hallerde yerel mahkemenin bu hatalı uygulaması sanık avukatı tarafından istinaf (veya eski dosyalarda temyiz) incelemesine konu edilmeli, uyarlama yargılaması yapılması gereken hallerde ise sanık müdafii (avukatı) tarafından gerektiğinde talepte bulunularak müddetnamenin yeniden hesaplanması sağlanmalı, hükümlünün fazla ceza yatması önlenmelidir.
Cinsel suçlarda sanığı temsil eden ceza avukatı, sanığın beraati ile sonuçlanmayan dosyalarda diğer itiraz konuları dışında suç vasfının ve ceza miktarının sanık aleyhine hatalı tespit edilip edilmediği konusunu da titizlikle irdelemelidir. Çünkü uygulamada yerel mahkemelerce sanık açısından lehe kanunun tespit edilmediği veya yanlış tespit edildiği, hatta suç vasfında hataya düşülerek sanık aleyhine fazla ceza tayin edildiği binlerce örnek vardır.
18.06.2014 tarih ve 6545 sayılı kanun ile TCK.’nın 102, 103, 104 ve 105. maddelerinde ciddi değişiklikler yapılmış, cezalar ciddi miktarda artırılmış, suç kapsamları genişletilmiş ve tartışmalara yol açan TCK.’nın 102. maddesinin 6. fıkrasındaki mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması hali tamamen kaldırılmıştır. Dolayısıyla kanunun önceki halinde mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulmadığı tespit edildiğinde sanık lehine değerlendirilen bu hususun da değişiklik sonrasında değerlendirme dışı tutulmasına karar verilmiştir.
Son olarak Anayasa Mahkemesi’nin 26.05.2016 tarihli kararı ile TCK.’nın 103/1 maddesi iptal edilmiştir. Karar Resmi Gazetede yayınlanmasından (13.07.2016) itibaren 6 ay sonra yani 13.01.2017 tarihinde yürürlüğe girecektir. Yine daha önce Anayasa Mahkemesinin TCK.’nın 103/2 maddesine yönelik iptal kararının da 11.12.2016 tarihinde yürürlüğe gireceği dikkate alınırsa yakın zamanda doğacak ciddi kanun boşluğunu önlemek açısından cinsel suçlarla ilgili birkaç ay içerisinde kanun değişikliği yapılacaktır. Burada özellikle 12-15 yaş arasında olan ve kanunun mevcut haliyle rızalarını hukuken geçerli kabul etmediği mağdurların yeni kanunda rızalarına itibar edileceği ve 12-15 yaş aralığındaki “mağdurların rızalarının bulunduğu” olaylarda cinsel suç sanıkları ve hükümlüleri açısından lehe düzenlemelerin yapılacağını, ceza miktarlarının düşürüleceğini tahmin ediyorum. Zira Türk Ceza Kanunu’nda bir yandan ceza sorumluluğunu sanıklar açısından 12 yaşından başlatırken diğer yandan 14 yaşındaki mağdurun rızasını geçerli saymayarak sanığı cezalandırmak çelişkilidir. (12 yaşındakinin davranışlarını cezalandırılabilir görüp 14 yaşındakinin rızasına itibar etmemek, geçerli saymamak mantığa da aykırıdır.) Diğer yandan örneğin 14 yaşını doldurmuş bir genç kızın rızasıyla cinsel yakınlık kurduğu erkek arkadaşını çocuğun cinsel istismarı suçu işlediğinden bahisle ağır şekilde cezalandırmak, yani 4 yaşında bir çocuğa karşı cinsel suç işleyen sanıkla aynı kefeye koyup aynı madde ile yargılayıp aynı cezaya çarptırmak hakkaniyete aykırıdır.
Ülkemiz kırsalında halen imam nikahıyla evlenen 15 yaşından küçüklerin bulunduğu da düşünülürse konunun hassasiyetinin şimdiye dek fark edilmemesi ilginçtir. Kanaatimce kişilerin evlenmeleri için kanunda öngörülen yasal yaş sınırı dahi yeterli değildir. Ancak tüm suçlarda olduğu gibi cinsel suçlarda da yanlışları ağırlıkları ile orantılı şekilde cezalandırmak gerekir.
Cinsel suçların yargılamasında dikkat edilecek onlarca kriter vardır. Eğer haksız yere cinsel suçla yargılandığınızı veya hak ettiğinizden fazla ceza aldığınızı düşünüyorsanız vakit kaybetmeden cinsel suçlara hakim bir ceza avukatı edinmeniz faydanıza olacaktır.
Çocuk Tecavüzü Meşrulaştırılıyor Yalanı
Şu sıralar oldukça yanlış ve maksatlı şekilde “çocuk tecavüzü meşrulaştırılıyor“ denilerek gündemi meşgul eden konuda işin aslını bilmeden yüksek sesli eleştiride bulunan, ceza hukukundan bihaber sade vatandaşa lafım yok. Çünkü oradan, çok haklıymışsınız, aksini savunmak gericilikmiş, çocuk gelinlere müsaade etmekmiş gibi görünüyor sizin için.
Medyaya ceza hukuku profesörü, ceza avukatı, hukukçu titriyle “Çocuk tecavüzü meşrulaştırılıyor” diye oldukça yanlış beyanat verenler ve hukuken bilgili olduğu halde menfaat icabı muhalif olanların yaptığı ise halkı hükümete karşı kışkırtmaya çalışmaktan yani provokasyondan başka bir şey değil. Niçin? Niçinini onlar gayet iyi biliyorlar da ben, “acaba hükümet bu kadar eleştirilecek, tepki çekecek bir kanun teklifini niye verdi?” diye düşünebilen sade vatandaşı bilgilendirmek istedim
Ceza hukukçuları bilirler; çocuğun cinsel istismarı suçlarıyla ilgili temyiz incelemesi yapan Yargıtay 14. Ceza Dairesi “YILLARDIR” “aile birliğinin korunması” gerekçesiyle 15 yaşından küçüklerle evlenenlerin ve ailelerinin cinsel istismar suçundan ceza almaması sonucunu doğuracak çok sayıda bozma kararı vermiştir. Bu bozma kararlarında özellikle “sanık ve mağdurun içinde bulundukları sosyal ve kültürel durumlarına, sanığın ulaşmak istediği amaç ile mağdurun içinde bulunduğu hale“ dikkat çekilmiştir.
Yargıtay C. Başsavcılığı bu bozma kararlarından bazılarına itirazda bulunarak konuyu Ceza Genel Kuruluna götürmüş ve itiraz gerekçesinde özetle;
“Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nin 15 yaşından küçük mağdureler ile rızasıyla cinsel ilişkide bulunan ancak daha sonra mağdure ile resmi evlilik yapan veya birlikte yaşamaya devam eden ve ortak çocukları olan sanıklarla ilgili davalarda mağdurenin görünüm itibariyle 15 yaşından küçük olduğunun anlaşılıp anlaşılamayacağının araştırılması gerektiğinden bahisle bozma kararları verdiği görülmektedir. Aile birliğini sağlamaya matuf bu uygulama, konunun “HUKUKİ OLMAKTAN ZİYADE VİCDANİ OLARAK DEĞERLENDİRİLDİĞİ” kanaati uyandırmaktadır. Uygulama, aynı durumda olup da resmi evlilik gerçekleştirmeyen sanıklar yönünden haksızlık oluşturabilecektir. Yine bu kararların çocukların cinsel istismarı suçunu cebir veya tehdit ile gerçekleştiren sanıklar açısından da uygulanabilecek olması sakıncalıdır ” demiştir.
Şimdi buradan ne anlıyoruz? Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nin küçük yaşta evlenip aile kurmuş, çocuk sahibi olmuş kişilerin 15-20 yıl cezaevinde geçirmelerine neden olacak VİCDANI ZEDELEYEN MAHKUMİYET KARARLARINI bir şekilde sebep “yaratarak” defalarca bozduğunu, itiraz eden Yargıtay C. Başsavcılığının dahi “Ben senin bu bozma kararlarında aile birliğini sağlamaya yönelik ve vicdanen hareket ettiğinin farkındayım, bu durumun vicdanları zedelediğini ben de biliyorum, ancak bu yaptığın mevcut hukuki mevzuata uygun değil ve ayrıca bozma kararının ilerde suçu cebir ve tehditle gerçekleştiren sanıklara da uygulanabilme ihtimalini sakıncalı görüyorum dediğini anlıyoruz.
Anayasa Madde 138/1 “Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.”
İşte sorun burada; vicdani olan mevzuata uygun değil.
Meclise sunulan tartışma konusu önergeye bakalım;
“Cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden OLMAKSIZIN, 16.11.2016 tarihine kadar işlenen cinsel istismar suçunda, mağdurla failin evlenmesi Muhakemesi Kanununun 231. maddesindeki koşullara bakılmaksızın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, hüküm verilmiş ise cezanın infazının ertelenmesine karar verilir.”
Yani önerge ile “Cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak cinsel istismarda bulunan (tecavüzcü)” kapsam dışında bırakılarak Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nin vicdani bozma kararlarına itirazda bulunan Yargıtay C. Başsavcılığı’nın çekinceleri GİDERİLİRKEN. HAKİMİN VİCDANINA UYGUN OLAN MEVZUATA DA UYGUN hale getiriliyor.
Diğer yandan TCK.’nın çocuğa cinsel istismarı düzenleyen 103. maddesine yönelik yakın zamanda yürürlüğe girecek AYM. iptal kararları farklı yaş gruplarındaki mağdurlara karşı işlenen suçların orantılı şekilde cezalandırılmasını sağlamak, örneğin 14 yaşını doldurmuş bir genç kızın rızasıyla cinsel yakınlık kurduğu erkek arkadaşını, 2 yaşında bir çocuğa karşı cinsel suç işleyen sanıkla aynı kefeye koyup aynı cezaya çarptırmamak için verilmiştir. Dolayısıyla kanunun mevcut haliyle rızalarını hukuken geçerli kabul etmediği 12-15 yaş aralığındaki “kişilerin rızalarının bulunduğu” olaylarda cinsel suçlarda lehe düzenlemelerin yapılması AYM iptal kararlarına da uygundur.
Yine TCK.’ya göre kişilerin cezai sorumluluğu 12 yaşından başlatılırken diğer yandan 13-14 yaşındaki kişinin rızasının geçerli sayılmaması, dolayısıyla 13-14 yaşındaki kişi ile rızasıyla cinsellik kuran sanığın cinsel istismar (tecavüz) suçundan cezalandırılması çelişkilidir. 12 yaşındaki suç işlerse cezalandırıp 14 yaşındakinin rızasına itibar etmemek mantığa da aykırıdır.
Özgürlüğünüz değerlidir.
Av. Oktay AYDOĞDU
Kayseri Barosu Avukatlarından Avukat Oktay AYDOĞDU, Cinsel İstismar Ceza Hukuku Davalarında Kayseri İlinde müvekkillerine en sağlıklı, hukuki bilgileri vermektedir. Miras davaları tecrübeli hukuk bilgisi gerektiren davalardır. Ufak bir hata durumunda çok büyük hak kayıpları da yaşanabilir. Bu nedenle Kayseri Cinsel İstismar Ceza Avukatı Oktay AYDOĞDU, her zaman hukuki bilgisi ve tecrübesi ile müvekkillerine yardımcı olmaktadır. Kayseri Avukat Oktay AYDOĞDU.
0 yorum yapıldı